8 Eylül 2007 Cumartesi

Arkası Gelmez Dertlerimin Bıktım İllallah




Aslında sabahtan beri iyimser bir yazı yazmaya hazırlanıyordum.İlk turda alınan kötü sonuçlara ve oynanan basketbolun kalite yetersizliğine rağmen ikinci grubun ilk maçında olayların değişeceğini,Slovenya maçını alıp farklı içerikte bir yazı yazabileceğime inanıyordum. Netice itibariyle yazımın içeriği çok fazla değişmedi, yazacaklarım son üç beş gündür sürekli aklımdan geçen şeyler. Tek fakeden; bu sonuçla yakın geleceğe dair iyimser olmamız daha da zorlaştı.

Testi kırılınca yol gösteren çok olurmuş derler ama son günlerde eleştiri yazılarında o kadar doğru tespitler varki, bunlara örneğin herhangi bir büyük futbol takımımızın maçından sonra hocaya akıl veren salla salla ip diz yazılarıyla bir tutmanın mümkünatı yok.

Başka durumlarda çıkar ya da birilerine laf saplama dürtüleri ön planda olurken, 12 dev adamla ilgili aşağı yukarı tüm yorum yapanların hisleri samimi,herkes bu takımın başarılı olmasını can-ı gönülden istiyor.

Şimdi bu turnuvadaki takımımızla ilgili tespitlerimize başlayalım...

TAKIM LİDERİ SORUNSALI

Bu takımda (şu an itibariyle)lider karakterli bir oyuncu varsa o hoşumuza gitse de gitmese de İbrahim. Ne Memo'nun ne Hido'nun yaratılış itibariyle bir takımda liderlik rolünü üstlenecek yapısı yok. Ancak sorun şuki Hido ile Memo'nun bulunduğu ortamda İbo'nun da liderlik etme şansı yok. Bu ikisinin öyle bir etkileri var ki İbo'nun takım içinde karizmasını çiziyorlar, öyle olunca da bu üçlünün dışında kalan her birey, lider için hangi yöne bakacağını şaşırıyor. Japonya'da böylesi bir kafa karışıklığı olmadığı için biz takımda bir lider etkisini çok rahat hissettik. Özellikle bu tür turnuvalarda saha içinde patronun kim olduğunun bilinmesi (belki zaman zaman rakiplerin de işlerini kolaylaştırıyor ama) hesaplanamayacak bir katma değer de sağlıyor. Sınırlı yeteneklerle donatılmış olmasına rağmen Almanya ve lideri Dirk ile örneğin Litvanya ve Jasikevicious en tanımlayıcı emsalleri oluşturuyorlar.Ama şu ana kadar bu turnuvada liderin kim olduğunu tespit etmek mümkün olamadı. Takım kimyasının sağlanmasına yönelik bu en temel adım atılmayınca diğer aşamaları tartışmanın da pek bir anlamı kalmıyor.

YETENEK Mİ GEREK ZEKA MI?

Takımımız oyunun getirdiği yeteneklerin vektörel toplamı olarak bakıldığında belki de turnuvanın en elit bir kaç takımından biri. Lakin kazanan bir takım olmanın en büyük gereklerinden biri olan oyun zekasında maalesef birey sayısı olarak bile sonlardayız. Tanjevic'in ara ara ayırdına varıp Engin'e sarılmasına sebep olan sonra da panikten unuttuğu tam da bu, çünkü takımımızda (bu söylediğimi lütfen başka yere çekmeyin ama) Engin dışında oyun zekası gelişmiş oyuncumuz yok. El üsünden şutlar sokan, üç kişinin üstünden yüklenip sayı bulan, son saniye zorlama atışlarında mucizeler yaratan bir oyuncular topluluğumuz var ama drive edip üstüne iki kişi yüklendiğinde pota altındaki boş adamı bulabilen ya da fastbreak atarken doğru koşuyu yapan adama doğru pası atan oyuncumuz yok. O oyuncu olmayınca kolay sayıları bulmamız mümkün olmuyor (Doğru örnek için en yakından lütfen bkz. Litvanya ve Almanya ve mevzubahis oyuncuları).

BAŞA DÖNECEK OLURSAK..

Aslında buraya kadar yazdıklarımı yazmayıp tek paragrafta da neyi yanlış yaptığımızı anlatabilirdim. 45 gün süren kampa rağmen basketbolun en temel doğrularını yapmıyoruz. Çok detaya bakmaya bile gerek yok, yemekten usanmadığımız pick&roll oyunlarından birini ya da pota altında iki uzunun birbirine yaptığı screenden çıkan bir uzunun postupıyla bulduğumuz iki sayıyı görsem dişimi kıracağım. Tüm hucum setlerimizde 15 saniyeden fazlasını potaya en az 10metre mesafede oynayıp sonra da sayı bulmak için son 4 saniye de 7-8 metrelere varınca zorunlu olarak elimizi üçlüklerle bağlıyor,basket bulmak için de potaya yaklaşamıyoruz,hücum ribaundu üretip tekrar hücüm etme şansını da yaratamıyoruz çünkü oyuncularımızı potadan çok uzakta konuşlandırıyoruz. Ben olsam, o 45 gündlük kamp süresince, antrenörünün Rocky'e sol elini bağlatıp idman yaptırdığı gibi, bizim oyuncuları da 6 metrelik iplerle potaya bağlayıp potaya yakın hücum etme alışkanlığını kazandırmaya çalışırdım.

En son olarak da, evet sinir bozacak düzeyde yavaş hücum ediyoruz ama daha da önemlisi sanki kendi topuğumuza kurşun sıkarcasına hiçbir oyuncumuzu potansiyeline uygun kullanamıyoruz. Aslında pickecek adamımız da var(Memo), rollacak adamımız da(Engin,Ender,Hido), postupacak da(Ermal), pota altında pasını aldığında direkt potaya gidecek de(Kaya), iki pick üstünden çıkıp 3 sokacak da(İbo) ama biz bu adamları tam ters yerlerde kullanıyoruz. Bir bakıyorum set başlangıcında Ender ya da Engin'e 9 metre mesafede picki Kaya ya da Ermal yapıyor, halbuki şu işi 7 metrede Memo bir yapsa ondan sonra da picklediği oyuncudan aldığı paslarla tepeden leblebi gibi 3 atsa, Hido yu 4-5 metrede isolate bırakabilsek,her defasında çaprazına Memo ya da İbo'yu yerleştirebilsek veya yine 3-4 metre mesafede Kaya ya da Ermal'e postup yaptırsak??Sanki tüm oyuncular durum komedisi iğrenç filmlerde olduğu gibi birbirinin bünyesine çapraz geçiş yapmış, üç atması gerekenler hücum ribaundu kovalıyor,pota altı oyuncularımız 8-10 metrede geziniyorlar(Evet,bir daha mecbur kalmadıkça Kaya ya da Ermal'den soksalar dahi üçlük izlemek istemiyorum,Hido'nun da Jordan gibi yarı sahadan topu alıp döne döne toplam 40 metre dripling yapıp zorlama sayı aramasını istemiyorum. Ben Hido'dan Hido, Memo'dan Memo,İbo'dan İbo sayıları izlemek istiyorum.).

CANIMIZ TANJEVİCİMİZ

Son söz olarak da elbete Tanjevic'e söyleyeceklerim var. Yukarıda söylediğim sahadaki oyun zekası eksikliğini onun tamamlaması gerekiyor. Kurt Hoca diye başa getirilmesinin sebebi bu. Ama o da ekibe akışkanlık kazandıracak pratik çözümler üreteceğine, ilk grup maçlarında üstüste olumlu iki hareket yapan her oyuncuyu kenara alma, son Sloven maçında da dördüncü çeyreğin tamamında istisnasız dağılan takımını bizimle birlikte seyretmesi affedilir gibi değil.

Hala ümidimiz tamamen bitmiş değil,umuyorumki son iki maçta basketbolun basit doğrularını yapabildiğimiz, herkesin kendisinden beklendiği gibi oynadığı, hocanın da gerektiği şekillerde müdahale ettiği bir takım görebiliriz. Öncelikle şunları görebilsem yenilsek de gam yemeyeceğiz.